KATLEDİLEN ECZACILARIMIZIN VURULDUKLARI YERDEYDİK!
Katledilen dört eczacı için, Türk Eczacıları Birliği ve 54 Eczacı Odası,
eczacılarımızın vuruldukları yere karanfiller bıraktılar. Hiç bir güvenlik
önlemi almayarak göz göre göre meslektaşlarımızı ölüme terk eden
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Başhekimliği önüne ise siyah çelenk
bıraktılar.
Eczacılar, Türkiye’nin dört bir yanından acıları paylaşmak için Ankara’da
buluştular. Hakkında suç duyurusunda bulunulduğu halde güvenlik önlemi
alınmayan katile göz yumanlara ise tepki büyüktü.
Hastane önünde toplandıktan sonra yürüyüşe geçen TEB ve 54 Eczacı
Odası Yöneticileri adına TEB Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak kısa bir konuşma
yaparak üzüntülerini ifade etti. Çolak kısaca şunları söyledi;
“Ecz. Gürsu Ulaşan, Ecz. Hikmet Türk; Ecz. İlknur Yüce, Ecz. Özler Kiriş
için buradayız.
CHP Grup Başkan Vekili Ecz. Özgür Özel, CHP Bursa Milletvekili
Ecz. Erkan Aydın ve MHP Kadın Kolları Koordinatörü Ecz. Nevin
Taşlıçay’a bugün burada bizimle oldukları için, meslektaşlarını yalnız
bırakmadıkları için teşekkür ediyoruz. Her zaman yanımızdalar.
Bizi arayarak taziyelerini ileten Sayın Çalışma Bakanı’na; DİSK Başkanına,
TTB ve Türk Diş Hekimleri Birliği Başkanına teşekkür ediyoruz.
Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği, Dekanlık, Savcılığın olayda ihmalleri
olduğu açıktır.
Sayın Rektör sabah bir mektup gönderdi,bu yeterli değil. Katliam geliyorum
demiş ancak hiçbir şey yapılmamış. Onun üzerine milyonlarca kişinin
göreceği şekilde “bunlar sıradan olaylar” diye açıklama yapılmış.
Sonra taziye mektubu gönderiyor. Ortada nesnel bir gerçek var. Rektörlük
katliam olup bittikten sonra soruşturma açacakmış. Olmadan önce ne
yaptın? Önlemek için ne yaptın? Biz de bunu soruyoruz.
İnsanlık dışı koşullarda eczacıları çalıştırıp sonra “sağlık çalışanımızdı”
demenin anlamı yok. Bu eczacılar morgların yanında, niteliksiz personelle,
depo elemanı gibi çalışmaya zorlanıyor. Bunlar değerdir. Beş yıl eczacılık
okumuş, kamu adına sağlık hizmeti veren kişilerdir. Ama siz onlara gereken
değeri vermezseniz işte böyle hedef haline getirirsiniz.
Bizler bugün buradayız, bu olayın peşini bırakmayacağız. Ailelerine de her
türlü hukuki, maddi ve manevi desteği vereceğiz. Ben tekrar ailelerine
ve tüm eczacılık camiamıza baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. “
Odalarına kayıtlı eczacılarını anmak için Ankara Eczacı Odası Başkanı
Ecz. Süleyman Güneş de kısa bir konuşma yaptı;
“24 Haziran Cuma günü gerçekleştirilen olay nedeniyle hepimiz üzgünüz.
Canımız yandı. Bilim adamı, iyi insan, sağlık çalışanı, dört meslektaşımız
Ecz. Hikmet Türk, Ecz. Özler Kiriş, Ecz. Gürsu Ulaşan, Ecz. İlknur Yüce’yi
adice işlenmiş bir cinayete kurban verdik. Yüreğimiz sızlıyor, canımız
yanıyor, bu dört iyi insan, görevlerini yerine getirirken, devletin malını daha
verimli kullanabilmek adına, hastalarımızın tedavisinin aksamaması adına,
kötü niyetli insanların devlet malını suiistimal etmemeleri adına
çalışmalarını yaparken katledildiler.
İnsan hayatına saygı duymayan cani tarafından katledildiler. Olayda
incelenmesi gereken birçok husus var. Nasıl silahını getirdi?
Toplumumuz nasıl silahlandı? Cumhuriyet savcılığımızın duruma el
koyduğunu biliyoruz ve adalete güveniyoruz, güvenmek istiyoruz. Biz bu
olayın takipçisi olacağız, ailelerini en iyi şekilde destekleyeceğiz.
Hayatını kaybeden meslektaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Yakınlarına ve tüm meslektaşlarımızın başı sağ olsun. Sizleri saygıyla
anıyoruz, nurlar içerisinde, ışıklar içerisinde yatın.”
Daha sonra, TEB Genel Sekreteri Ecz. Arman Üney de, TEB ve 54 Bölge
Eczacı Odası adına bir basın açıklaması yaptı. Üney’in yaptığı basın
açıklaması özetle şöyle;
“Değerli Basın Mensupları,
Burada öldürülen meslektaşlarımız, bu mesleği yapmak için beş yıl
üniversite sıralarında dirsek çürütmüş, hastanın ilaca sağlıklı ulaşmasını
sağlamayı görev edinmiş ve kamunun malını korumaya çalışan
memurlardı. Ankara Üniversitesi’nin memurlarıydı.
Konu yargı sürecinde daha da netlik kazanacaktır ancak bizim duyumlarımıza
göre, kamunun elinde tuttuğu çok pahalı bazı ilaçlara yönelik usulsüzlüğü
fark etmiş ve üstüne gitmişlerdi. Meslektaşlarımız, deyim yerindeyse
ellerini arı kovanına soktukları, bir rant düzenini engellemeye çalıştıkları
için öldürüldüler, acımasızca katledildiler. O yüzden, bizim için onları öldüren
eller sadece bir tetikçiye aittir, bunun arkasında azmettiriciler de varsa,
onlar da mutlaka bulunmalı ve yargı önüne çıkartılmalıdır. Hastanın ilacına,
kamunun malına göz diken, bu uğurda meslektaşlarımızın canını alan
bir şebeke varsa cezalandırılmalıdır.
Meslektaşlarımız, defalarca canlarının tehlikede olduğunu haykırmış, ancak
kamu çalışanı bu eczacılarımızı, kamunun malını korumaya çalışan bu
eczacılarımızı hiç kimse dikkate almamıştır. O yüzden bu ölümlerin her
işyerinde olan sıradan olaylar olarak anılması, geçiştirilmesi,
sıradanlaştırılması hukuka sığmadığı gibi, ahlaka ve vicdana hiç sığmaz.
Ankara Üniversitesi’nin rektörü, meslektaşlarımızın en yüksek idari amiri,
bu sözleri söyleyerek, öfkemizi ve isyanımızı üçe, dörde, beşe katladı.
Memurların can güvenliğini korumakla görevli rektör, dört meslektaşımızın
korunmasında aciz kalmakla yetinmedi; bu olayı normalleştirmek için de
olağanüstü çaba sarf etti, meslektaşlarımızın ailelerinin ve arkadaşlarının
acısına tuz bastı. Bu katliamı sıradanlaştırıp güvenlik zaafiyetini gözlerden
saklamak için katliamı “eczane içindeki uyuşmazlıklar”, “bunalım içindeki bir
eczane çalışanı” gibi ifadelerle başsağlığı bile dilemeden aktardı. Kendisi
bilsin ki, bizim ondan gelecek başsağlığına da bundan sonra kapımız
kapalı. Çünkü bu olayı önleyemeyenler de bunun hesabını verecek.
Biz de bunun takipçisi olacağız.
Yıllardır dilimizde tüy bitti. Kamu eczacılarımızı morgların yanında, nefes
almanın bile zor olduğu, telefonları çekmediği karanlık hastane köşelerinde,
niteliksiz, eğitimsiz personel ile çalıştıran bu anlayış değişmedikçe,
eczacıya sağlık çalışanı olarak gereken değer verilmedikçe, bu cinayetlerin
artmasından çok korkuyoruz. Korktuğumuz başımıza geliyor, hem de göz
göre göre geliyor. Keşke hiç yaşanmasaydı ama bu katliam da gösterdi ki,
bu talebimiz sadece mesleki haysiyet meselesi değil, aynı zamanda can
güvenliği meselesidir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin tırmandığı
bu günlerde, sağlık çalışanını şiddet uygulanabilir kılan, onların
saygınlıklarını korumayan yapıdır. Sağlık çalışanlarının mesleklerine ve
saygınlıklarına yaraşır koşullarda çalışmasını beklemek de bizlerin en
doğal hakkıdır. Daha fazla canımızı, daha fazla meslektaşımızı
kaybetmeden, bugün, hemen, kamuda çalışan eczacılarımızın çalışma
koşulları düzeltilmelidir.
Acımız çok büyük, ama öfkemiz ve isyanımız da bir o kadar büyük!
Biz Türk Eczacıları Birliği ve 54 Eczacı Odası olarak dört meslektaşımızın
ailelerinin ve doğmuş, doğmamış çocuklarının ablaları, abileriyiz.
Onlar bize emanet. Meslektaşlarımızın davaları bize emanet.”
Olayın basit bir adli vaka olarak değerlendirilmesine tepki gösteren ve
peşini bırakmayacaklarını belirten eczacılar, 1 dakikalık saygı duruşunun
ardından sessizce ayrıldılar. Daha sonra Türk Eczacıları Birliği Başkan
ve Yöneticileri, Ankara Eczacı Odası’ndaki taziye defterini imzaladılar.